Yeryüzü şeytanları
Mutlaka bilmiyorlar durumlarını. Yarasaların gündüzü bilmedikleri gibi…
Hurafelerle yaşıyorlar. Daima zannın arkasından yürüyorlar. Gerçek bilgi korkutuyor hep onları. Gerçek bilgiyi aramaya yanaşamıyorlar…
En büyük talihsizlik şu ki ; Her biri ömrü boyunca hep bir lider arayarak yaşamakta. Hep bir önder, hep bir hoca, hep bir şeyh… Bir saniye bile sorgulamak şöyle dursun, karaya ak dendiğinde bile hiç düşünmezler. Lider ak diyorsa, kara aktır !
Gerçekten en büyük talihsizlikleri budur ; Hep takip edecekleri birini arayıp durmak. İçinde zehir olabilir mi ihtimalini düşünmeden , peynire koşuşturan aptal fareler gibi…
Oysa hiç akıllarından geçirmezler, aradıkları liderin içlerindeki, Tanrı’nın hediyesi olan “akıl ve düşünme yetisi” olabileceğini. Akla sormazlar hiçbir hususu. Hoca benim yerime bilir, hacı cemaatin yerine bilir, şeyh bizi cennete götürür, lider günahlarımızı bağışlayabilir… Kendilerinden bir gram üstünlüğü bulunmayan nice beşer, onlar için “Efendi” dir.
Elbette bilmiyorlar durumlarını. Mesela ışığa değil, karanlığa aşık olduklarını…Mesela geleceğe değil, geçmişe yürüdüklerini…Mesela hürlüğü değil, köleliği sevdiklerini ! Herhangi bir sürünün alelade parçası olma bağımlılıklarından haberleri bile yok ! Alkolik bir adamın, alkolik tanısını kabul etmemesi gibi…
Bütün o yaşamsal seçimlerini kendi hür iradelerinin değil, atalarının miras bıraktığı zanların etkisiyle yaptıklarını bilmiyorlar !
Oysa onlara da, liderlerine de emrediyor Allah ; “Beni yarattığım kulumla baş başa bırak !”
Çık yani aramızdan. Bana onu getirmeye kalkma. Bırak kendisi bulsun yolu, bırak gelebiliyorsa kendisi gelsin ! Sen sadece onu , beniarayışlarında rahat bırak. Yani gölge etme başka ihsan istemez !..
Ama yaradana sormadan, yaradanın gönüllü avukatlığını yapan bu yeryüzü şeytanları, bu karanlık bağımlısı olmuş yarasalardan oluşturdukları orduların, kendilerine tattırdığı keyfi bırakmak istemediklerinden, yaratan ile yaratılanın arasından çıkıp gitmiyorlar.
Ve bu yarasalar ve bu sefil fareler, arkalarında yürüdükleri hocalarıyla, önderleriyle, yaradanın bahşettiği nice canları öyle ya da böyle almaya devam ediyorlar. Yani Allah adına cinayetler işleyip, suçu da daima Allah’ın üzerine atıyorlar “Takdir-i İlahi” diyerek…
Evrenlerin yaratıcısı ve terbiyecisinin gazabı, kendi akıl ve kalbine güvenmeyip, robot gibi başkalarının ardında yürüyenlerin üzerine olsun !
Raşit Tokgöz