Sana dokunmak …
İğne ucu kadar tohum, büyüyüp kocaman bir ağaç oluyorsa… Avuca ancak sığan bebek, büyüyüp ülkeler, okuyup insanlar fethediyorsa… İşte bu yüzden her gün daha da artıyor sevgim sana !..
Mevsimler geçer ama aslında meyve topraktan uzağa gitmez, hep oradadır… Ömürler geçer gider ama aslında gönüller hep buradadır, bu gökkubbe altında…
Anladım ki senin gözlerini hangi çağda, hangi yüzde görsem tanırım.
Bende toprağın suyla buluşmasıdır sana dokunmak. Toprakta gözle görünmez yüzlerce canlı, nasıl nasiplenip, yaşıyorsa suyla… Tenimde öyle bir çok duygu, canlı birer varlık gibi doyuyor sana dokununca… Derimin, damarlarımın, kemiklerimin içinde, sana susamış yavrular beklemekte. Senle beslenen yavru duygular… Büyüyorlar her gün, besleniyorlar… Peki söyle bakalım, bir yavru yemeden içmeden kaç gün dayanabilir ?..
Şımarıklık değil bu, gerçekten böyle !.. Her varlığı önemli bir eksikle programlamışlar ki , sadece hep onu arasın yaşarken. İşte beni de senden ayırıp yolluyorlar dünyaya. Sen olduğunda işliyor ruhum. Seni bulduğumda eksiksiz çalışıyor…
Yanımdaysan eğer , dokunuyorsan sık sık bana , tamam oluyor, doyuyor, susuzluğumu giderip, layığımla nefes alıyorum toprağın üzerinde. Ama az bir şey uzak kalsam seninle, işlemiyor içimde ruh denen makine ! Eksik çıkıyor tüm hesaplar… Kısa geliyor… Erken bitiyor…
Sana dokunmak nefes… Sana dokunmak büyük bir ihtiyaç bu fani dünyada…