Binlerce yıldır devam eden Bodrum aşkı, Bodrumlu olma sevdası, günümüzde de aynen devam ediyor.
Pandemiyle birlikte yoğunlaşan Bodrumlu olma akını her geçen gün artarak devam ediyor.
Bu akış, Muğla’nın ilçeleri içinde en kalabalık kasaba ünvanını almamıza sebep oldu. Bu kapsamda, sonradan Bodrumlu dostlarımıza sorsanınız “ben Bodrumlu oldum gari” diyor.
Ama işte burada “hele bi du bakam” demek gerekiyor.
Bodrumlu olmak için bayaa bi zaman gerekiyor.
Çünkü Bodrumlu olmanın (bana göre) bazı kriterleri var.
Mesela bizim buraların ana beslenme kaynağı doğal endemiklerimiz otlarımızdır.
Pazara çıktığında sebze meyveden çok ot görürsün.
Coğrafya değiştirmişseniz hicret ettiğiniz coğrafyanın temel beslenme kaynaklarını öğrenmeniz lazım ki adapte olabilesiniz, bağışıklık sisteminizi güçlendirebilesiniz.”Goca garı ilacı” olarak bilinen aslı “Koca Karia ilacı” olan ve halk arasında hala alternatif tıpta kullanılan birçok ot ve bitki bu coğrafyada yetişir.
Bu toprakların yetiştirdiği tıbbın babası Hipokrat 2500 yıl önce “Yedikleriniz ilacınız, ilacınız yedikleriniz olsun” diyerek coğrafyamızdaki bitkilerin önemine vurgu yapmıştır.
Dolayısıyla önce bunları öğrenmelisiniz ki Bodrumlu olmanın “veya sağlıklı bir Bodrumlu olmanın” koşullarından ilkini yerine getirmiş olursunuz.
Peki nedir bu “Bodrumlu ağzıyla OT BITIRAK” derseniz, bildiklerimi yazayım.
Burada yazacağım bitkiler bahçede yetiştirilenler değil kış mevsiminde doğada kendiliğinden çıkan bitkilerdir.
KENKER; bunu birçoğumuz bilir. Bize göre Kenker, bazılarına göre Şevket-i bostandır.
İki türü vardır; uslu kenker dediğimizi kuzu etli yemeği müthiş olur.
Deve kenkerinin ise dolması olur, tadına doyulmaz.
KEÇİ KÖREMENİ; doğal sarımsak olarak bilinir, ince yapraklarının harika bir kokusu vardır. Buralara özgü ÇAYKAMA’sı yapılır, böreği müthiş olur, mücver olur, hele çökelek peynire doğranıp üzerine biraz zeytin yağı gezdirilirse acayip bi rakı mezesi olur.
DENİZ MARULU; kimisi dağ marulu da der, denize yakın kayaların üzerlerinde olur. Toplanması biraz zor olsa da tadını bilen o zorluğa katlanır.
Denize yakın yerlerde yetiştiği için hafif tuz içerir bu yüzden kavurup üzerine biraz limon sıkarak yerken tuz ilave edilmez doğal tuz içerir.
BALDIRAN; genelde ismini ilk duyan biraz korkar “Hani o bilinen baldıran zehri hikayesinden” Oysa müthiş bir endemliktir.
Hafif göbeğe çıkmaya başladığında o göbek alınır, kavuğu soyulur, lokmalık olarak doğranır ve haşlanır. Üzerine muhteşem üçlü “Zeytinyağı, Limon, Sarımsak” dökülür ve yenir.
Tadına doyulmaz bir bitkidir.
ALEGÜMEÇ; sarı papatyadır aslında, buralarda öyle bilinir. Henüz çiçeğe dönmeden taze iken kırılan dallarının yaprağı sıyrılır, küçük küçük doğranır, haşlanır ve zeytin yağı-limon sıkılarak yenir. “Aramızda kalsın, ben haşlanan suyunu biraz fazladan alırım tabağa, bittikten sonra tabakta kalan zeytinyağı,limon ve alegümeç karışımı suyu kaşık kaşık içerim”
İLMİK; ebe gümecidir aslında, biz İlmik deriz. Yaprağından sarma, dalından yemeği ve kavurması olur, üzerine biraz süzme yoğurt koyulup yenirse daha lezzetli olur. “Kavurması, arapsaçı ile karıştırılıp yapılırsa çook daha lezzetli olur.”
ARAPSAÇI; sıra-rezene olarak da bilinir.
Köklerinin sübye ile yahnisi olur.(Kuzu eti de olabilir) Yaprakları İlmik ile birlikte kavrulur ise efsane bir yemek & meze olur.
KÖREMEN; doğal pırasadır. Aynı pırasaya benzer, biraz daha incedir. Pırasayı ne yapıyorsak, nasıl pişiriyorsak onu da aynen öyle yeriz. Aroması çok daha güzeldir.
GAZYAK; kazayağı da denir. Çok hoş bir kokusu vardır, kavrulup yenirse tadına doyulmaz. Hele böreği ayrı bir efsanedir.
HİNDİBAĞ; nefis bi bitkidir. Haşlanıp üzerine limon ve zeytinyağı dökülür ise parmaklarınızı bile yersiniz
SARI OT; yapraklarında hafif bir sarımsı renk vardır. Haşlanır ve üzerine süt dökülüp yenir. Tam bir efsanedir.
TİLKİŞEN; bazı bölgelerde ketirgen de denir. Asıl adı Kuşkonmaz’dır. Karttıktan sonra dokunmak zordur, çünkü dikene dönüşür. Bu yüzden kuş konmaz ismini almıştır. Taze iken filizleri toplanıp yımurtayla kavrulup yenir. Tam bi antibiyotiktir.
ACIOT; sarmaşık olarak da bilinir. Müthiş bir bitkidir. Çökelek peyniriyle kavrulup yenir. Tadına doyulmaz.
KÖREK MANTARI; farklı bölgelerde de çıktığı bilinse de buraların efsane bir bitkisidir. Bölge halkı, kış mevsiminin gelmesini dört gözle bekler. Bu bitkinin hepsinin ötesinde bir önemi vardır. Çok sevilir. Kızartılıp yenir, kavrulur, hele sobanın üstünde ızgara yapılıp üzerine muhteşem üçlü dökülüp yenirse, efsane bir şey olur.
ÇINTAR; Kanlıca mantarı da denir. Daha çok çam ormanlarının olduğu coğrafyada çıkar.
Aynen üstte bahsettiğim mantar gibi tüketilir. Harika bir tadı vardır.
DALAN; ısırgan der bazıları. Buralarda dalan olarak bilinir. Adı gibi tuttuğumuz an elimizi biraz kaşındırır. Her yerde kullanılır.
Börekte kullanılır, ekmek yapılır, ot kavurmalarının içine koyulur.
Bununla ilgili bir manimiz bile vardır.
“Dalan daladı, İlmik yaladı” deriz
Aslı şudur ki, dalanın elimizi dalaması durumunda, kaşınan yere ilmiğin yaprağı sürülürse kaşıntıyı alır.
TURP OTU; haşlanır, zeytin yağı ve limon eşliğinde tüketilir. Haşlandıktan sonra kızartılıp yenilirse çok daha keyifli olur.
SİRKEN & DELİ SİRKEN; bir kaç çeşidi vardır.Birçok ege otu gibi haşlanarak yenir, kendine özgü aromasıyla sevilen bir bitkidir.
SALEP; Yabani orkide ) kış mevsiminin vazgeçilmez bir içeceğidir. Emsalsiz tadıyla tam bir sağlık kaynağıdır. Bu bitkinin Patpatanak, Aslanağzı, Koyungözü, Tavşantopu, Tavuk gözü, Dildamak, Kedi gözü, Katır kulağı ismiyle bilinen en bol türü bu coğrafyada yetişir.
İĞNELİK; karışık ot kavurmasının veya ot böreğinin vazgeçilmezidir. Harika bir ot türüdür.
DAĞ ISPANAĞI; az bilinen çok değerli bir ot çeşididir. Ot böreğinin ana malzemesinden biridir.
DELİ TURP; zeytin yağı ve limon eşliğinde yenir. Kendine özgü hafif bir acı tadıyla egelinin vazgeçilmezidir.
SILCAN; Dağlarda çıkan böğürtlen dikenine benzeyen bir çeşit dikendir. Tilkişen gibi taze filizi toplanır yumurtayla kavrulup yenir harika bi tadı vardır.
HARDAL OTU; bu da turpgillerin akrabası bir ot çeşididir. Haşlanarak yenir, fakat buna limon sıkılmaz, sadece biraz tuz ve zeytin yağı dökülerek tüketilir.
KEKİK: Hepimizin evinde olmazsa olmaz bir baharattır. Neredeyse her yemekte kullanılır,çayı içilir. Muhteşem bir aroması vardır. Bizim buraların dağlarında çıkan doğal olanının kokusu ve aroması hiç birine benzemez
ADA ÇAYI ; Elmaçayı da denir Kış aylarının olmazsa olmazıdır.Çayı şifa kaynağıdır. Hele hele yağı ayrı bi şifa kaynağıdır.Karın ağrılarına,üşütmelere bire birdir.
ÇAYIR NANESİ; Sulak bölgelerde kendiliğinden çıkan gerçek nanedir. Bahçemizde yetişdirdiklerimize benzemez farklı bir aroması vardır.Çayı içilir karın ağrısına çok iyi gelir.
TENAL; Defne olarak bilinir .Bahçelerin etrafında,dağlarda bol miktarda bulunur.Şifa kaynağıdır,yemeklere koyulduğunda enfes bi tat verir.
KANTARON ; (Kantaron yağı) Her derde devadır.Ağrı kesicidir,yara,leke ,yanıklara karşı ve daha birçok rahatsızlık için birebirdir.Bu coğrafyanın çok özel endemiklerinden biridir.
Bunların dışında hatırlayabildiğimiz KİŞKİŞ, KUŞ YÜREĞİ, GELİNCİK, BAMBIL KERDİME, TARAKLI, SARI KÖREK OTU, BALDIR GIZI gibi ot çeşitlerimiz daha vardır. Bunlar da ot böreği veya saç böreği (günümüz ismiyle gözleme) diye bildiğimiz ve çok sevilen börek çeşitlerinde kullanılır.
Bölgemize yeni intikal etmiş bazı dostlarımız bu otların zararlı otlardan nasıl ayırt edildiğini merak ediyor olabilir.
“İneği çayıra salarız, ardından bakarız inek hangi otu yiyorsa o otu yeriz, çünkü inekler çok seçicidir, ağzının tadını bilir, zararlı otu yemez.”
Yaklaşık elli yıldır bildiğim, hepsinin tadına vardığım coğrafyamızın bu özel endemiklerini kayda geçmesi, unutulmaması için listelemeye çalıştım.
Not: Bazı unuttuklarımı hatırlatan Gülay Karaöz ve Mustafa Eskici’ye teşekkür ederim.
Şenol Cömert / 15 mart 2025