Dolar 34,7142
Euro 36,4466
Altın 2.944,26
BİST 9.681,11
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Muğla 10°C
Yağmurlu
Muğla
10°C
Yağmurlu
Sal 13°C
Çar 13°C
Per 12°C
Cum 12°C

İnsan ne ile yaşayamaz

İnsan ne ile yaşayamaz
27 Temmuz 2020 13:13
4.064
A+
A-

Tolstoy, İnsan Ne İle Yaşar isimli öyküsünde, Brecht  ise Üç Kuruşluk Opera’da  insanı yaşatan temel dayanakları sorguladı. Tolstoy bunu ahlaki bir bakışla, Brecht ise alaylı bir dille yaptı. İkisi de aynı soruyu soruyordu; “İnsan ne ile yaşar?”.  Sorulardaki yaşamak eylemiyle kastedilen, sosyal bilincimizin farkına vararak neslimizi devam ettirme şeklimiz ya da geleceğe bıraktığımız varoluşsal mirasımız.  Tolstoy’un öyküsü, yolundan uzaklaşan bir varlığın insan suretinde dünyaya gelişi ile başlıyor. Olağanüstü bir karşılaşmadan sonra, bu mistik hikâye akıp gidiyor. Tolstoy, sevginin eğitici gücünü doğrudan anlatmış. Dolayısıyla kendimizi basit ahlaki öğretilerin içinde bulabiliriz. Ancak bu iki bilinmeyenli macerada Tolstoy’un hazır ettiği cevapların etkisi, tam da bu can alıcı basitliğinden geliyor. İnsan içindeki sevgiyle bağlantı kurabildiği zaman başkalarını da düşünerek yaşamaya başlıyor. Varını yoğunu paylaşan bir insan olan Tolstoy için sevgi, şüphesiz en yüce değer. Onu, içine dini alıntılar da katarak aktarıyor. Kahramanı, paylaşmayı bilmeyen insanda Tanrı’yı göremediğini dile getiriyor.

Brecht’in ise bu tür kaygıları ve eğitici bir anlatım şekli yok. Üç Kuruşluk Opera’nın, âdi suçlularla dolu dünyasında sömürülen şey, sevgi.   Dilenciler, kolayca taş kalpli olan insanlarda acıma duygusunu diri tutabilmek için emek sarf ediyorlar. Onlar da dini sözler kullanıyorlar ama duyguları sömürmek için. Brecht’in âdi kahramanları, açlığı bahane edip kötülükleri savunuyorlar. Kendilerini değil, dünyayı suçluyorlar. Onlara göre dünya yalan olduğu için kötülük var. Ve bu kötülük sofrasında aç kalmamak için onlar da suç işlemek zorunda. Bu yüzden yalanla, hırsızlıkla, hırsla yaşıyorlar. Bunu değiştirmemek için de türlü bahaneler üretiyorlar.

Bugün, Tolstoy’un duru inanışı, uzaklardan gelen hoş bir esinti gibi. İnsanlık, özellikle bu aralar, masum hikayeleri yeniden yaşayamayacak kadar kirlendi. İyilik büyük bir alana hakimiyet sağlasa bile uyanıklık adındaki kardeşini de yanına almak zorunda. İnsanlar sözlerin ve davranışların doğruluğunu ölçüp biçen ustalar haline geldiler. Brecht’in kurgusal dünyası etrafımızı sardı. Kalp sıkıştıran olaylarla karşılaşılmayan günler azaldı.  Sürekli, diğerlerinin yaşam hakkını gasp ederek hayatını sürdürenlerin ruh durumuna şaşırıyoruz. Aklımıza dahi getiremediğimiz zulümlerin sık karşılaşılan eylemlere dönüşmesine hayıflanıyoruz. Oysa insan bunlarla yaşayamaz. Kötülük, insanlığın neslini devam ettirecek kadar güçlü, geleceğe miras bırakacak kadar sevimli bir kavram değil. Çıldırmış gibi görünen çağımıza “İnsan ne ile yaşayamaz?” diye soralım. En ufak aldatıcılığımızı görerek, samimi cevaplar vererek, kendimizi de işin içine katarak düşündüğümüzde, bizi bu karamsar tablodan kurtaran cevapları bulabiliriz. Zira sorgulayarak cevabı bulmak, yazılmışı öğrenmekten çok daha kalıcı olacaktır.

A.Göknur Gürcan

Temmuz 2020

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.